• Nombre de visites :
  • 1090
  • 31/10/2012
  • Date :

PEŞAVER GECELERİ:Hicret Gecesi Hz. Ali Hakkında Ayetin Nazil Oluşu

peşaver geceleri:hicret gecesi hz. ali hakkında ayetin nazil oluşu

ALTINCI OTURUM

Sizin güvenilir ve büyük alimleriniz muteber tefsir ve hadis kitaplarında bu büyük menkıbeyi nakletmişlerdir. İbn-i Seb’-i Mağribi “Şifa’us- Sudur”‌da, Tabarani “Evset”‌ ve “Kebir”‌de, İbn-i Esir “Usd’ul- Ğabe”‌nin c. 4, s. 25’inde, Nuruddin bin Sabbağ el-Maliki “Fusul’ul- Mühimme fi Marifet’il- Eimme”‌nin 33. sayfasında, Ebu İshak Sa’lebi, Fazıl Nişaburi, imam Fahr-u Razi ve Celaluddin Süyuti kendi tefsirlerinde, Şafii olan ünlü muhaddis Hafız Ebu Naim İsfehani “Ma Nezel’el-Kur’ân-u fî Ali’yyin”‌ kitabında, Hatip Harezmi “Menakıb”‌ta, Şeyh’ul- İslâm İbrahim bin Muhammed Himvini “Feraid”‌de, Muhammed bin Yusuf-u Genci eş-Şafi “Kifayet’ut- Talib”‌in 62. babında, imam Ahmed bin Hanbel “Müsned”‌inde, Muhammed bin Cerir-i Taberi çeşitli kanallardan, İbn-i Hişam “Siret’un- Nebi”‌de, Hafız ve Muhaddis-i Şam “Erbain-i Tıval”‌da, imam Gazali “İhya’ul- Ulum”‌un c. 3, s. 223’ünde, Ebu Seadat “Fezail’u İtret’it- Tahire”‌de, İbn-i Ebi’l- Hadid “Nehc’ul- Belağa Şerhi”‌inde, Sibt bin Cevzi “Tezkiret’ul- Havass”‌ın 21. sayfasında ve diğer büyük alimleriniz çeşitli lafızlarla Hz. Ali’nin hakkındaki bu menkıbeyi (hicret gecesi özel bir ayetin O’nun şanında nazil oluşunu) nakletmişlerdir.

Şeyh Süleyman Belhi el Hanefî “Yenabi’ul- Mevedde”‌nin 21. babında bir çok alimlerden şöyle nakletmiştir:

“Resulullah (s.a.a) Allah’ın emriyle Medine’ye hicret ettiğinde, Emir’ul- Muminin Ali’yi çağırarak şöyle buyurdular:

“Benim geceleri üzerime örtüp yattığım yeşil Hazremi kumaşını üzerine örterek benim yatağıma yat.”‌

Hz. Ali de Resulullah (s.a.a)’ın evini saran müşriklerin, yatakta yatanın Ali olduğunu anlamamaları için Hazretin buyurduğu şekilde O’nun yatağında yattılar. Böylece Resulullah (s.a.a) rahatça müşriklerin arasından sıyrılıp çıktılar.

Allah Teala, Cebrail ve Mikail’e:

“Ben sizin aranızda kardeşlik icat ettim. Şimdi birinizin ömrü diğerinden kesinlikle fazladır. Sizden hanginiz, bilmediğiniz ömrünüzün çokluğunu diğerine bağışlamaya hazırdır?”‌

Arz ettiler ki: “Allah’ım, bu bir emir midir yoksa ihtiyari midir?”‌

Allah Teala: “Emir değil ihtiyaridir.”‌ buyurdu.

Bunun üzerine onlardan hiçbirisi, irade ve ihtiyarla ömrünün fazla olan süresini diğerine bağışlamaya hazır olmadı. Bu sırada Allah Teala onlara şöyle hitap etti:

“Ben velim olan Ali’yle, nebim olan Muhammed’in arasında kardeşlik icat ettim. Ali kendi hayatını Peygambere feda etmeyi tercih ederek canıyla O Hazreti koruması için O’nun yatağında yattı. Yeryüzüne inin, onu düşmanların şerrinden koruyun.”‌

Melekler hemen yere indiler; Cebrail Ali’nin baş ucuna, Mikail ise ayak ucuna oturdu ve Cebrail şöyle dedi:

“Tebrikler olsun, tebrikler olsun sana ey Ebu Talip’in oğlu. Allah seninle, meleklere karşı iftihar ediyor.”‌

Bu sırada Bakara suresinin 207. ayeti Resulullah’a nazil oldu. Ayet şudur:

“İnsanlardan öylesi vardır ki, canını Allah’ın hoşnutluğunu elde etmek için satar,[1] Allah kullarına karşı Rauf’tur, çok merhametlidir.”‌

Şimdi muhterem beylerden ricam şudur ki, lütfen eve döndüğünüzde, kendinizi her türlü taassup ve Şiilik/Sünnilik düşüncesinden soyutlayıp insaflıca mağara ayeti ile bu ayeti karşılaştırmalı olarak inceleyiniz ve kendinize şu soruyu sorunuz: Acaba Resulullah ile üzüntü içinde birkaç günlüğüne beraber olan bir insan mı üstündür; yoksa bilerek, seve seve canını Hz. Peygambere feda eden, Allah’ın meleklere övündüğü ve bu fedakarlığı için hakkında özel bir ayet inen bir kimse mi daha üstündür?

Sizin bir kısım büyük alimleriniz de, kendilerini taassuptan soyutladıkları ve dikkatlice araştırdıkları için Hz. Ali’nin Ebu Bekir’den daha faziletli olduğunu tasdik etmiş ve Hz. Ali’nin Resulullah (s.a.a)’in yatağında yatmasının, Ebu Bekir’in mağarada O Hazretle birlikte oluşundan daha üstün bilmişlerdir.

Ehl-i Sünnet Alimlerinin, Hz. Ali’nin Resulullah’ın Yatağında Yatmasının Ebu Bekir’in Resulullah’la Birlikte Mağarada Oluşundan Daha Üstün Olduğuna Dair İtirafları

Eğer İbn-i Ebi’l- Hadid’in “Nehc’ul- Belağa Şerhi”‌nin 3. cildinin 269-281. sayfalarını iyice inceleyecek olursanız, göreceksiniz ki Mutezililerin büyük alim ve şeyhlerinden olan imam Ebu Cafer İskafi, Ebu Osman Cahiz’in (ki Nasibidir) şüphelerinin reddindeki verdiği cevabında, Hz. Ali’nin Ebu Bekir’e olan üstünlüğünü açık delillerle ispatlamakta ve Hz. Ali’nin hicret gecesi Resulullah (s.a.a)’in yatağında yatmasının, Ebu Bekir’in birkaç günlük yolculukta Hz. Peygamberle birlikte olmasından daha üstün olduğunu vurgulamaktadır.

İskafi sözünün devamında şöyle diyor: İslâm alimleri demişlerdir ki: “Hiçbir kimse, Hz. Ali’nin o geceki faziletine ulaşamaz. Ancak İshak ve İbrahim’in kurbanlık mevzusunda teslim olmaları hariç.”‌[2]

Yine İbn-i Ebi’l- Hadid, 271. sayfanın sonlarında, Ebu Cafer İskafi’nin, Nasibi Ebu Osman Cahiz’e verdiği cevaptaki şu sözlerini nakletmektedir:

“Hz. Ali’nin hicret gecesi Resulullah’ın yatağında yatmasının, Ebu Bekir’in mağarada Hz. Peygamberle birlikte olmasından daha üstün olduğunu, insaflı bir kimseye açık olacak bir şekilde beyan ettik. Şimdi burada az önce zikrettiğim sözleri pekiştirmek için şunu da ilâve etmek istiyorum: Hicret gecesi Hz. Ali’nin Resulullah (s.a.a)’in yatağında yatmasının, Ebu Bekir’in mağarada Resulullah (s.a.a) ile birlikte bulunmasından daha üstün oluşunun iki sebebi vardır.

Birincisi; Hz. Ali küçüklüğünden beri Resulullah (s.a.a)’a alışmış ve sürekli O’nunla beraber olmuştur (yaklaşık 20 yıllık bir beraberlikleri vardı). Bunca zaman arkadaşlık ve beraberlikten sonra ayrılık çok zor olur. Hele buna bir de korku (Resulullah’ın canın tehlikeye düşmesinden korkma) eklenirse, daha da zor olur. İşte Hz. Ali’nin sevabı bundan dolayı daha çoktur. Zira sevap çekilen zahmete göredir.

İkinci olarak; Ebu Bekir devamlı olarak Mekke’den ayrılıp ticari seferlere gidiyordu. Uzun bir zamandan beri Mekke’den çıkmamış ve sıkılmaya başlamıştı. Şimdi ise Resulullah (s.a.a)’le beraber şehir dışına çıkınca, daha bir rahatlamıştı. Ve herhangi bir zahmete de girmemişti. Bu durumda onun için, kılıçlarla baş başa kalan, hasret çeken birisinin fazileti ile karşılaştırılacak herhangi bir sevap yoktur. Zira sevap çekilen bir zahmetin karşılığında insana verilir.”‌

İbn-i Seb’-i Mağribi “Şifa’us- Sudur”‌da Hz. Ali (a.s)’ın cesaretini anlatırken şöyle diyor: “Arap alimleri ittifak etmişlerdir ki, Hz. Ali’nin o gece Resulullah (s.a.a)’in yatağında yatması, O Hazretle yolculuktan daha üstündür. Zira, Hz. Ali kendini Resulullah’a feda etti, hayatını O’na bağışladı, cesaretini ise ispat etti.”‌

Bu konu o kadar açıktır ki kimse bu manayı inkar etmemiştir; inkar eden ya delidir veya delilikten daha kötü olan taassup hastalığına yakalanmıştır. Söz burada biraz uzadığı için özür dilerim, şimdi asıl konumuza geçelim.

Buyurmuş olduğunuz; “Eşidda-u ala’l- Kuffar”‌ (Kafirlere şiddetli olan)’dan maksat, ikinci halife Ömer bin Hattap’tır”‌ sözünüze gelince; bu sadece iddia ile olmaz. Bakalım bu sıfat, mevsufun (sıfatın verildiği kimsenin) hali ile uyum sağlıyor mu sağlamıyor mu? Uyum sağlarsa, onu can ve kalple kabul ederiz.

İlmi ve Dini Tartışmalarda Ömer’in Şiddeti Yoktu

Açıktır ki şiddet iki yönde düşünülebilir: Ya ilmi ve dini tartışmalarda, yabancıların alimleri karşısında beyan şiddetli (güçlü ve delilli) olur veya savaş ve cihat alanlarında, şiddet, reşâdet ve cesaret şahsen gösterilmiş olur.

Dini ve ilmi tartışmalarda, kesinlikle halife Ömer için tarihte herhangi bir şiddet ve reşadet görülmemiştir. Her iki Fırkanın (Şia-Sünni) hadis ve tarih kitaplarında, hatta yabancıların yazmış oldukları kitaplarda bile bu iki yönden halife Ömer için herhangi bir şiddet ve katılık göremedik. Eğer muhterem beyler, halife Ömer’in hayatı tarihinde, onun yabancılarla herhangi bir ilmi ve dini tartışmalarını görmüşlerse buyursunlar; bizde de memnuniyetle dinler ve öğrenmiş oluruz.

Ömer’in, Hz. Ali’nin İlim ve Amel Açısından Üstünlüğünü İtiraf Etmesi

Ama benim bildiğim şudur ki, sizin büyük alimleriniz yazmış oldukları muteber kitaplarında, halifelerin hilafetleri döneminde onların ilmi ve dini sorunlarını Hz. Ali’nin çözdüğünü nakletmişlerdir.

Emeviler ve Bekriler bunca hadis uydurmalarına rağmen bu hakikati gizleyememişlerdir. Yahudi ve Hıristiyan ve diğer muhalif grupların bilginleri, Ebu Bekir, Ömer ve Osman’ın hilafet süresinde onların yanına gelerek zor sorular sorduklarında veya mektuplar yazarak cevap istediklerinde, halifeler Hz. Ali’ye sığınıyorlardı ve bu soruların cevabını Ali bin Ebi Talib’den başkası veremez diyorlardı.

İşte bundan dolayı Hz. Ali (a.s) onların meclisinde bulunup cevaplarını tatmin olacak bir şekilde yanıtlıyordu; onlar da Müslüman oluyorlardı. Nitekim, halifelerin tarihinde buna değinilmiştir.

Bu konunun ispatı için, halifelerin sorular karşısında aciz kalmaları ve; “eğer Hz. Ali olmasaydı helak olurduk”‌ diye itirafta bulunmaları yeterlidir. Büyük alimleriniz kendi kitaplarında Ebu Bekir’in şöyle dediğini nakletmişlerdir:

“Ekıylunî, ekıylunî! Fe-lestu bi-hayrikum ve Aliyy’un fîkum.”‌

(Beni halifelikten alın, beni bir kenara bırakın; Ali içinizde olduğu sürece ben en hayırlınız değilim.)

Halife Ömer, çeşitli yer ve olaylarda 70 defadan fazla;

“Levla Aliyy’un- le-heleke Ömer.”‌

(Ali olmasaydı, Ömer helak olurdu.) diye itirafta bulunmuştur.

Helak olacağı konuları da genellikle nakletmişlerdir. Ama ben meclisin vaktini fazla almamak için, bu konuya değinmek istemiyorum; zira tartışılacak daha önemli konular olabilir.

Nevvab: Kıble sahip! Bu konudan daha önemli bir mevzu mu var? Acaba bizim kitaplarda bu tip sözler nakledilmiş midir? Nakledilmişse, aklınızda olanları basiretimizin artması için buyurursanız memnun oluruz.

Davetçi: Arz ettiğim gibi Ehl-i sünnet ve’l- cemaatin büyük alimleri (inatçı ve mutaassıp az bir grup hariç) bu konuda ittifak etmişlerdir. Halifelerin bu çeşit sözlerini, muhtelif yerlerde çeşitli lafız ve ibarelerle nakletmişlerdir. Konun aydınlığa kavuşup hüccetin tamamlanması için, hafızamda olan senet ve kitapların bazısına değiniyorum.


[1] - Kendini Allah’a feda eder; nefsini ve hayatını O’nun rızası karşısında Allah’a satar.

[2] - Ama müfessir, muhaddis ve tarihçilerin çoğunun kanaati, İsmail’in kurban edilmesidir, İshak’ın değil.

PEŞAVER GECELERİ:Hz. Ali, Bütün Ashap ve Ümmetten Daha Faziletliydi

PEŞAVER GECELERİ:Hz Ali’nin İslâm’daki Önceliği

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)